“Her çağdaki sanatsal yaratımın özellikleri
ve anlamı; her zaman kendi ifadesi olduğu toplum
tasarısıyla nedensel bir bağlantı içinde bulunur.”
Mağara resimlerinden günümüze kadar sanat ve toplum her zaman birbiriyle ilişki halinde, birbirini etkileyen ve tetikleyen kavramlar olmuştur. Zaman içerisinde toplumsal yapının evrimleşmesiyle sanat ve toplum arasındaki ilişkinin içerisine politika ve ekonomi gibi kavramların da girmesiyle bu ilişki de değişmiş, sanat, toplumun kültür ve benzeri soyut değerlerinden sıyrılarak politikleşmiş ve toplumsal konulara nüfuz eder hale gelmiştir. Belirli bir döneme kadar yalnızca toplumun belirli kesimlerine hitap eden (veya bu kitlelere hitap eden eserler üzerinden tarih yazımı yapılan) güzel sanatlar, özellikle modern dönemde yalnızca belirli zümrelere ait olmaktan yavaş yavaş sıyrılmaya başlamıştır. Contemporary Art (Hemzaman/Günümüz Sanatı) kavramı, 1980 sonlarında sanatın uygulanma biçiminin değişmesi üzerine tanımının da değişmesi ile hayatımıza girmiştir. Bourriaud’a göre sanatın ‘ilişkiler üretmeye yönelik bir etkinlik’ haline dönüşmeye başladığı bu dönemde sanat ve teknolojinin/bilimin bir arada kullanılması, izleyicinin sanata aktif katılımı ve sanat eserlerinde artık künyelerin okunmasıyla temsil ve dolayısıyla tepki ön plana çıkmaya başlamıştır. Bir önceki dönemlerinden son derece farklı ve karşıt-devrimci diyebileceğimiz bu sanat türü, sanatın estetik ve görsel/duyumsal kaygılarını neredeyse bir kenara bırakıp sosyal ve politik bağlamda söz sahibi olmayı amaçlamıştır. Kendi döneminde veya öncesinde meydana gelen toplumsal ve politik olaylara gösterilen tepkiler (bkz: Sokak sanatçısı Banksy vb.) ve sanatın kendi içerisinde kurum ve süreç eleştirileri (bkz: Dadaizm, Kavramsal Sanat, Çevresel Sanat ve Arazi Sanatı vb.) gibi pek çok konuyu ele almıştır. Baudrillard’a göre “Günümüz Sanatı’nın devrimciliği, artık her nesnenin, maddi dünyanın her ayrıntısı ya da fragmanı, geçmişte az sayıdaki, nadir birtakım aristokratik formlara özgü olan aynı tuhaf cazibeyi yaratabilir, aynı çözümsüz soruları sordurabilir olmasından gelmektedir ve bu durum hakiki demokrasiyi yansıtmaktadır.” Sanat, herkesin estetik haz duyabilmesinden öte dünyanın estetik-ötesi ilerleyişinde yatmakta ve bu yeni sanat türü, sanat eserinin kendisini bir çeşit nesneye dönüştürmesi ile; bunun karşılığında bizi söken, sökülmüş nesnelerin üretildiği ve tamamıyla kavramsal bir temsile dönüşmekteydi. Güncel sanat ve günümüz sanatında sanatçılar, sanatı pek çok yönüyle sorgulamaya başlamıştır. Duchamp’ın Fountain (Çeşme)’si ile başlayan ve sanatın metalaşması üzerine yoğunlaşan bu arayışlar kendi dönemlerinin sosyo-politik düzen ve gerçeklik sorgulanmasını da beraberinde getirmiştir.
Küresel iklim değişikliği ekseninde günümüz sanatını ve sanatçılarını incelediğimizde tam da bu noktada “Çevre Sanatı” terimi karşımıza çıkmaktadır. Arazi sanatı paralelinde gelişen ve arazi sanatı ile ilişkili olarak kabul edilebilecek çevre sanatı veya çevresel sanat, doğayı sanata bilinçli bir şekilde bağlayan uygulamaları ifade etmektedir. Çevre sanatını arazi sanatından ayıran noktanın ise, doğaya müdahale edip yeni bir form oluşturma amacından öte, doğanın tahribatına karşı tepki niteliğinde olması gösterilebilmektedir. Uzmanlar tarafından ortaya konmakta olan, küresel iklim değişikliğinin beraberinde getirdiklerini ve getireceklerini esas alan konularda, toplumda farkındalığın artması için çevre sanatı uygulamaları algı yaratma ve ilham verici olma gibi özellikleri sebebiyle oldukça ilgi çekici hale gelmiştir. Çevre ile ilgili yapılan sanatsal uygulamalar oldukça eskilere dayansa da 1960’larda gündeme gelen ve 1970’lerde popülerlik kazanan arazi sanatı akımı ile bu uygulamalar güç kazanmıştır. Sosyal değişimlerin, hak arayışlarının ve eşitlik kavramının gündemde olduğu bu dönemde (20.yy. sonları) bazı sanatçılar da iktidar yansıması kurumlara, yani sergi salonları ve müzelere alternatif olarak çalışmalarını kurum dışı ortamlarda, sokak ya da doğa ortamlarında sergilemeye başlamışlardır. Doğa ortamında yapılan sanat uygulamalarında çoğunlukla doğanın sunduğu taş, yaprak, ağaç dalları gibi malzemelerin kullanılması anti-kapitalist olarak yorumlanabilecek bir yaklaşımın olduğunu göstermektedir. Yine diğer çoğu sanat uygulamasının aksine arazi üzerinde yapılan bu çalışmalarda sanatçılar herkes tarafından tanınmayı, çalışmalarının görünür ya da bilinir olmasını hedeflemez ve çoğunlukla çalışmalarını terk edilmiş veya erişimi çok da kolay olmayan doğa ortamlarında gerçekleştirirler. Çevre sanatını arazi sanatından ayıran diğer bir nokta da budur. Çevre sanatı uygulamalarında sanatçının farkındalık yaratmak esas amacı olduğu için çalışmalarının bilinirliği önem taşımaktadır. Yapılan çalışmalar ister insanların kolayca erişebileceği bir ortamda olsun ister erişimi sınırlı doğa ortamlarında, topluma gerekli mesajın verilebilmesi için medyanın da desteğiyle görünür kılınmalıdır. Çünkü bu çalışmalarda topluma farkındalık kazandırılarak insan tarafından yok edilen doğanın yine insan tarafından geri kazanımı amaçlanmaktadır. Çevreyi tuval olarak kullanan bazı sanatçıların aşağıdaki örnek çalışmalarına bakıldığında bu yaklaşım daha açık bir şekilde anlaşılacaktır.
Görsel 1: Christo ve Jeanne-Claude, Sarılı Ağaçlar, Berower Parkı, Riehen, Switzerland, 1997-98. © Christo&Jeanne-Claude
En etkili çevre sanatçılarından olan Christo ve Jeanne-Claude çifti, çoğunlukla mevcut peyzaj üzerinde özel kumaşlar kullanarak anıtsal heykeller yaratmaktadırlar. Yukarıdaki görselde, sanatçıların Berower Park’taki ağaçları polyester kumaşlarla örtüp sardığı bir çalışma yer almaktadır. Ağaçları sarmak için kullanılan malzeme özellikle polyester olarak seçilmiştir. Bu kumaş çevre dostu değildir ve zararlı kimyasallardan oluşur. Ancak Christo ve Jeanne Claude bu materyali pozitif anlamda kullanmıştır. Kullanılan kumaş çevreye veya doğaya zarar vermek yerine ağaçları don ve kar gibi kötü iklim şartlarından korumak için kullanılmıştır. Çalışma toplumun doğayı ve çevreyi korumak için neler yapabileceği konusunda güçlü mesajlar vermektedir.
Görsel 2: Chris Jordan, Albatros, 2017. © Chris Jordan
Chris Jordan tüketim kültürünün olumsuz etkilerini yansıtan fotoğraflarıyla uluslararası alanda tanınan çevre sanatçılarından biridir. Çarpıcı çalışmalarında plastik gibi çevresel atıkların neden olduğu tahribatı göstermektedir. Çevresel atıkların yarattığı enkazları fotoğraflayan sanatçının çalışmaları günlük yaşamımızı yönlendiren bilinçsiz davranışlarımıza eleştirel nitelikte olup topluma güçlü bir mesaj vermektedir. Görsel 2’deki Albatros fotoğrafı çevreye verilen zararın ufak bir hatırlatıcısı olarak ikonik bir hale gelmiştir.
Görsel 3: Agnes Denes, Buğday Tarlası, 1982. © Agnes Denes
Görsel 4: Agnes Denes, Buğday Tarlası, 1982. © Agnes Denes
Agnes Denes en çok bilinen çevre sanatçılarından biridir. Görsel 3 ve 4’teki çalışmasında, birkaç gönüllünün yardımıyla, Manhattan’da şimdinin Battery Park City mahallesine ev sahipliği yapmakta olan bir depolama alanına iki dönümlük buğday tarlası yerleştirmiştir. Öncelikle toprak hazırlanmış, buğdaylar ekilmiş ve sonrasında hasat gerçekleştirilmiştir. New York Dünya Ticaret Merkezi’ne karşı konumlanan ve üç ay boyunca sergilenme şansı bulan çalışmanın belki de en çok dikkat çeken yanı yapay ile doğayı, kent merkezi ile kır ortamını yüzleştiriyor olmasıdır.
Görsel 4: Bjargey Ólafsdóttir, Kırmızı Kutup Ayısı, 2010. © Christopher Lund
Diğer bir çalışmada, büyük bir kutup ayısının ana hatları, küresel ısınma konusundaki farkındalığı arttırmak için Bjargey Ólafsdóttir tarafından Langjökull buzulunun üzerine kırmızı renklerde boyanmıştır. İklim değişikliğinin etkilerinin öncelikli olarak görüldüğü 18 farklı noktada gerçekleştirilen ve dünyanın ilk küresel sanat projesi olan ‘350 Earth’ kapsamında yapılan çalışmada iklim değişikliği nedeniyle kutup ayılarının karşılaştıkları yaşam savaşına dikkat çekmek istenmiştir.
Çevre sanatının topluma farkındalık kazandırarak küresel iklim değişikliğiyle mücadele etmeyi amaçladığı örneklerin sayısı her geçen gün artmaktadır. Peki bu çalışmalar küresel iklim değişikliğine karşı topluma farkındalık kazandırma konusunda ne kadar başarılılar? Bilim insanlarının ve çeşitli diğer disiplinlerin iklim değişikliği üzerine yaptığı çalışmalar ve karşılaşılabilecek sorunlara karşı ürettiği çözümler kadar önemli diğer bir mücadele şekli sosyal ve kültürel anlamda iklim değişikliğine karşı gösterilen çabadır. Bu çaba sayesinde toplumlarda farkındalık geliştirilmesi ve farkındalık sahibi toplumun iklim değişikliğine karşı sorumlu tutum sergileyerek çevre dostu hareket etmesi bir ihtiyaç, hatta zorunluluk haline gelmiştir. Bilimsel çalışmaların yanı sıra sanatçılar, yazarlar, müzisyenler veya film yapımcıları gibi yaratıcı bireylerin küresel iklim mücadelesi için yaratıcı bir dille topluma farkındalık kazandıracak bir iletişim geliştirmesi ve katalizör niteliğinde çalışmalar gerçekleştirmeleri önem teşkil etmektedir. Bugün, günümüz sanatının geldiği konum göz önüne alındığında, dilsiz, tepkisiz, duyarsız bir sanat biçiminden söz etmek ne yazık ki eskimiş bir düşünce olarak kalmaktan öteye geçemeyecektir. Küresel iklim değişikliği konusu ise günümüzde sanatın bu dikkat çeken, tepki gösteren ve afişe eden biçimine kaçınılmaz olarak ihtiyaç duymaktadır. Bir çoğumuz hayatımızın bir döneminde bir sanat eserinden derinden etkilenmişizdir ve yine hayatımızın diğer bir döneminde bu etkileşimin izleriyle karşılaştığımız zamanlar olmuştur, hatta kimi zaman davranışlarımıza yansımışlardır. Bu sebeple bilimsel çalışmalardan farklı olarak insana duyusal yolla etki etmekte olan sanatsal çalışmaların farkındalık yaratmada etkili olması kaçınılmazdır. İklim değişikliğine karşı temiz bir gelecek yaratmak için sahip olduğumuz teknolojiye yaşam tarzımızla, çevre dostu yaklaşımlarla destek olabilmek elimizdedir ve sanat topluma gerekli tutumu kazandırma konusunda umut verici bir araç olmaktadır. Bu noktada çevresel sanat, aslında tam olarak günümüzün en büyük krizine değinmekte ve sorunlarını açığa çıkarmaktadır. Bu bağlamda tıpkı diğer pek çok günümüz sanatı örnekleri gibi aslında sanat-hayat arasındaki ilişkide sanat her zaman yaşamın kendisini ifşa etmeye çabalamıştır, çabalamalıdır. Günümüz sanatı güzel manzaralardan ve kadınlardan oluşmamaktadır, hayatın ve dolayısıyla hayatın getirdiği tüm krizlerin ta kendisidir.
Kaynaklar:
Agamben, G. (2017). Çıplaklıklar. (S. Kılıç, Çev.) Alef.
Antmen, A. (2017). 20, Yüzyıl Batı Sanatında Akımlar (Sanatçılardan Yazılar ve Açıklamalarla). İstanbul: Sel.
Baudrillard, J. (2005). Çağdaş Sanat: Kendi Kendisiyle Çağdaş Sanat. (S. Lotringer, Dü.) The Conspiracy of Art, 89-97. 10 15, 2018 tarihinde http://www.e-skop.com/skopbulten/cagdas-estetik-cagdas-sanat-kendi-kendisiyle-cagdas-sanat/1862 adresinden alındı
Bourriaud, N. (1998). İlişkisel Estetik. İstanbul: Bağlam Yayınları.
Medina, C. (2017). Çağdaş Sanat: 11 Tez. A. Artun, & N. Örge içinde, Çağdaş Sanat Nedir? Modernlik Sonrasında Sanat (s. 7). İstanbul: İletişim Yayınları.
Daha Fazla Çevresel Sanat Uygulamaları için Kaynaklar:
https://www.mutualart.com/Article/Meet-the-Artists-Using-Their-Work-to-Fig/D2519D9962F33B88
https://www.artsy.net/article/artsy-editorial-nine-artists-respond-to-climate-change
https://www.huffpost.com/entry/environmental-art_n_558528
https://www.theguardian.com/global-development-professionals-network/2013/sep/23/climate-is-culture-global-warming-art
http://www.agnesdenesstudio.com/works7.html