New Babylon projesi (1956-74), sanatçı ve belki de bir ‘hayalperest’ vizyoner mimar olarak nitelendirilebilecek Constant Nieuwenhuys’un yeni bir kenti ve o kentin sakinlerini anlattığı resimler, çizimler, kolajlar, ölçekli modeller, yazılar ve litografiler bütünüdür. Başlangıçta Dériville olarak bilinen bu isim (“ville dérivée” den, kelimenin tam anlamıyla “drift city – sürüklenen şehir-“), daha sonra Yeni Babil olarak yeniden adlandırılmıştır. Henri Lefebvre’nin açıklamasına göre Yeni bir Babil kışkırtıcı bir isimdir, çünkü Protestan geleneğinde Babil bir kötülük figürüdür. Yeni Babil bu lanetli şehrin adını alan ve kendisini gelecekte iyi bir şehre dönüştüren bir figür olacaktır.
Bir Göçebe Kasabası
New Babylon, Constant’ın Paris’te çıktığı ‘flânerie’ turları sonrasında yaşadığı deneyimlerden ve Alba’daki Çingene yerleşimlerinden esinlenerek ortaya koyduğu yeni bir yaşam biçimidir. Çingene yerleşimlerinin esnekliğini, yapım tekniğini, derme-çatmalığını, geçiciliğini, değişkenliğini var eden öğeler ile sakinlerinin göçebe yaşam tarzlarını ve kültürlerini inceleyerek düşlediği yeni bir insan, yeni bir toplum [a ludic society / mass and free] ve yeni bir kenttir. İnsanın [homo faber] içindeki gerçek ve belki de ‘ilkel’ atalarına ait unuttuğu izlerin [homo ludens] dünya ile etkileşimini, dünya deneyimini günışığına çıkaran başka bir insan için başka bir şehirdir. İçerisinde insanın benliğini, kendi varoluşunu keşfettiği, hatırladığı yeni fakat sosyal bir mekân tahayyülü/ temsilidir.
Bir yıl boyunca küçük Piedmontese Alba kasabasında bir süre duran çingeneler, haftada bir kez cumartesi günleri, altında hayvancılık pazarının bulunduğu bir çatının altında kamp yapma alışkanlığı içindeydi. Orada ateşlerini yaktılar, kendilerini korumak veya izole etmek için çadırlarını sütunlara astılar, tüccarlar tarafından geride bırakılan kutular ve tahtalar yardımıyla barınaklarını doğaçlama bir şekilde kurdular. Zingari’nin her geçişinde pazar yerini temizleme ihtiyacı, belediye meclisinin bölgeye erişimi yasaklamasına yol açmıştı. Bu yasaklamaya karşın bir telafi olarak, kasabadan geçen küçük nehir Tamaro kıyısında çingenelere bir miktar otlak arazi atandı: en sefil yamalar! Aralık 1956’da bu düzensiz, çamurlu, ıssız arazinin sahibi olan ressam [Guiseppe] Pinot Gallizio’nun eşliğinde onları görmeye gittim. Bazı karavanların arasını benzin bidonları ve tahtalar ile kapatarak bir çeşit muhafaza oluşturmuşlardı: bir ‘Çingene Kasabası’.
O gün Alba’nın çingeneleri için kalıcı bir kamp kurma planını ilk olarak tasarladığım gündü ve bu proje Yeni Babil model serisinin kökenini oluşturmaktaydı.
Constant
Faydacı Toplum, Homo Ludens ve Sosyal Mekan
Constant’ın teorisi, otomasyon sayesinde üretim yükümlülüklerinden özgürleşmiş, sonsuz boş zamana sahip bir toplumdur. Homo ludens (oyun oynayan insan [Man the Player]) ismini alan insanlar bulundukları mekânı tamamen kontrol eder, bu sayede yapıları ne zaman ve nasıl isterlerse yeniden inşa edebilir ve böylece sürekli akışta olan bir şehir [city of constant flux] oluştururlar. “O hâlde hiç kimse daha önce ziyaret ettiği bir yere geri dönemeyecek, hiç kimse hafızasında bulunan bir imgeyi tekrar tanıyamayacak. Bu demektir ki, hiç kimse sabit alışkanlıklara kapılmayacak.”3 Şehir, ‘bölge’lerin [sector] toplamından oluşur ki, bu ifade sitüasyonist üniter şehirciliğin ‘mahalle’si [quarter] ile benzeşir.
Bu terim, modern kapitalist ve sosyalist devlet de dahil olmak üzere bilinen tüm toplum biçimlerini anlatır. Bilinen eski ve yeni toplum yaşamının tüm biçimleri için aynı olandır gerçekliği: insanın çalışma kapasitesinin kullanılmasını temel alır. ‘Fayda’, insanı ve onun faaliyetini takdir etmekte en temel kriterdir. Yaratıcı adam Homo Ludens, haklarını ancak nadir durumlarda iddia edebilir.
Constant
Sosyologlar, “sosyal mekan” kavramını, insanın toplumdaki hareket özgürlüğünü ve hepsinden önemlisi sınırlarını tanımlayan sosyal ilişkiler ve bağların toplamına kadar genişletmektedir. Mekanın bu sembolik yorumu katıldığımız bir yorum değildir. Bizim için sosyal alan gerçekten toplanmaların, varlıklar arasındaki temasların somut alanıdır. Mekansallık sosyaldir.
Yeni Babil’de sosyal alan sosyal mekansallıktır. Medyum bir boyut olarak mekan (soyut mekan), eylem alanından (somut alan) ayrılamaz. Ayrılmaları, ancak somut alanın mutlaka anti-sosyal bir karaktere sahip olduğu ve tutuk sosyal ilişkileri olan faydacı bir toplumda doğrudur.
Davranış Formları
Davranışın çevresel unsurlardan güçlü bir şekilde etkilendiği iyi bilinmektedir. Psikiyatride bu elementlerin manipülasyonuna ‘beyin yıkama’ denir. Herkesin teknik aparatı özgürce kullanabileceği ve alanın kolektif organizasyonuna aktif olarak katılabildiği Yeni Babil’de, bu unsurlar önceden belirlenmiş bir hedefe göre seçilemez. Bir yönde veya başka herhangi bir girişim, herhangi bir anda, farklı, hatta karşıt girişimler tarafından feshedilebilir.
Görseller © e-skop
Yeni Babil, mevcut teknik materyali kullanarak çevreyi ve ambiyansı dönüştürebilirse, bunu yaparken başkalarının davranışlarını geçici olarak etkileyebilirse, onların etkisine maruz kalır. Her durumda, müdahalesinin etkisi uzun sürmez, çünkü provokasyon olduğu için her müdahale cevapsız kalamaz.
En aktif ve yetenekli olanın etkisinin daha az enerjik ve yaratıcı olandan daha güçlü olacağı yönünde bir itiraz ortaya çıkabilir, yaratıcılık herkes için aynı değildir. Ancak bu itiraz, istihbarat ve enerjinin üstünlüğünde güce ulaşmanın en kesin yolunu gören faydacı bir zihniyetin özelliğidir. Kolektif bir kültürde, bireysel hareket genel sosyal faaliyetle karışır. İzole edilemez ve sonuçta bunun izi yoktur. Kolektif kültür, tüm yaratıcı faaliyetlerin yakın ve organik karşılıklı bağımlılığının bir ürünü olan bileşik bir kültürdür.
Ağ
İnsanın zamanını tüm hayatı boyunca kullanmakta özgür olduğu, istediği yere gitmekte özgür olduğu, istediği zaman, saatin yönettiği bir dünyada bu sabit bir zorunluluğu kullanamayacağı açıktır. Bir yaşam biçimi olarak Homo Ludens, öncelikle, oynama, macera, hareketlilik ve kendi hayatının özgürce yaratılmasını kolaylaştıran tüm koşullara cevap vermesini talep edecektir. Homo Ludens, yeni ihtiyaçlarına göre bu dünyayı dönüştürmeye, yeniden yaratmaya çalışacaktır. Böylece, tüm faaliyet alanlarında tezahür eden genelleştirilmiş bir yaratıcılık tarafından sürdürülen kesintisiz bir yaratılış ve yeniden yaratım süreci ortaya çıkacaktır.
Zaman ve mekândaki bu özgürlük, bizi yeni bir kentleşme türüne götürecektir. Nüfusun aralıksız olarak dalgalanmasından kaynaklanan hareketlilik (bu yeni özgürlüğün doğal bir sonucu) şehir ve yerleşim arasında farklı bir ilişki yaratacaktır. Uyması gereken bir zaman çizelgesi ya da sabit bir meskeni olmayınca insan ister istemez, –yapay ve bütünüyle “inşa edilmiş” bir çevreye özgü– bir göçebe yaşam biçimiyle tanışacaktır. İşte bu çevreyi Yeni Babil olarak adlandıralım; ve ekleyelim ki onda geleneksel anlamıyla “şehir”e dair hiçbir şey, ya da neredeyse hiçbir şey yoktur. Şehir, faydacı topluma özgü bir kentleşme biçimidir. Dış dünyanın saldırganlığına karşı tahkim edilmiş bir korunma yeri iken; bir ticaret merkezi haline geldiğinde “açık şehir”e dönüşmüş; makineleşmeyle birlikte ise bir üretim merkezi haline gelmiştir. Öte yandan bu farklı evrelerin hepsinde şehir, belirli bir yaşam biçimiyle oraya kök salmış olan sabit bir nüfusun ikâmet ettiği yerdir.
(Yeni Babil’de ise) insanlar arasında a priori bağlar yoktur. Her bir insanın hareketlerinin sıklığı ve izleyeceği yollar, ânında alacağı ve eğer isterse yine ânında vazgeçebileceği kararlara bağlıdır. Bu şartlar altında toplumsal hareketlilik de; anlık ve beklenmedik hareketlerin vurgulandığı kaleydoskopik bir bütünlük görüntüsünü akla getirir: fayda ilkesi tarafından yönetilen ve davranış modelleri hep aynı olan bir toplumsal yaşamın yapılarıyla artık hiçbir benzerlik taşımayan bir görüntüdür bu.
Artık geleneksel yerleşim alanlarında olduğu gibi çekirdeklerden oluşmak yerine, katedilen bireysel ve ortak mesafelere ve sapmalara göre organize olan yeni bir yapının temel özelliklerini çıkarsayabiliriz: birbirine bağlı olan, böylece gelişebilen ve her yöne doğru uzayabilen zincirler oluşturan birimlerden oluşan bir ağ. Bu zincirlerde, hizmetler ve toplumsal yaşamın organizasyonuna ilişkin her şey bulunur. Ağın bağlantı noktalarında ise, tamamen otomatikleşmiş –ve insansızlaşmış– üretim birimleri.
Yeni Babil, hiçbir yerde bitmez (çünkü dünya yuvarlaktır); hiçbir sınır bilmez (çünkü artık ulusal ekonomiler yoktur); hiçbir bütünlük bilmez (çünkü insanlık dalgalanmaktadır). Her yer, herkese açıktır. Artık dünyanın sahipleri için, onun tamamı evdir. Hayat, hep başka görünecek kadar hızlı değişen bir dünyada yapılan sonsuz bir yolculuktur. (…)
Dinamik Labirent
Faydacı toplumda kişi mekânda kendisi için en elverişli yönü bulmak için çaba gösterir (bu, zamanı etkin ve ekonomik kullanmanın garantisidir); Yeni Babil’de ise, macerayı, oyunu ve yaratıcı değişimi artırdığı için yönsüzlüğe ağırlık verilir. Yeni Babil’in mekânı, labirentvari bir mekânın tüm özelliklerine sahiptir; onun içinde hareket verili bir mekânsal ya da zamansal organizasyonun dayatmalarına boyun eğmez. Yeni Babil’in sosyal mekânının labirentvari biçimi, sosyal bağımsızlığın doğrudan ifadesidir.
İnsan sayısının ve insanlar arasındaki ilişkilerin biteviye değiştiği bir sosyal mekânda, bireylerin her biri de her an kendi kişisel ambiyansını değiştirme dürtüsü hisseder. Tüm bu dürtüler bir araya geldiğinde, mekânın düzenlenmesinde bariz biçimde etkin olan bir gücü temsil eder; ve mekânın umumi olduğu Yeni Babil’de bu güç sürekli etkindir. Mekânın tamamı, en beklenmedik etkilere teslim olmuştur. Benzer bir sürecin, eşzamanlı olarak, hem sayıları hem de aralarında yaratılan bağlar değişken olan çoğul mekânlarda, sınırsızca çeşitli biçimlerde ortaya çıktığını da hayal edebiliriz. İşte buradan, ilelebet başka olan uçsuz bucaksız bir sosyal mekânın imgesine ulaşırız: kelimenin en geniş anlamıyla, bir dinamik labirente. (…)
Mekânın yoğunlaştırılması
(…) Burada hayatta başarılı olmak, onu sürekli yaratmak ve yeniden yaratmaktır. İnsan kendine yaraşır bir hayata ancak onu kendisi yaratırsa sahip olabilir. Varoluş mücadelesi yalnızca bir hatıra olduğunda, tarihte ilk kez, insanın hayatının tamamını özgürce geçirmesi mümkün olacaktır.
Tam özgürlük içinde, varoluşuna arzularının biçimini verebilecektir. Uyum sağlamakla yetindiği (iyi-kötü ayırt etmeksizin dışsal koşullarına kendini uydurduğu) bir dünya karşısında edilgen kalmak şöyle dursun, kendi özgürlüğünün gerçekleşeceği bir başka dünya yaratmayı arzu edecektir. Hayatını yaratabilmesi için, o dünyayı yaratması da gerekmektedir. Ve bu yaratım da, tıpkı diğeri gibi, ardışık ve kesintisiz bir yeniden yaratımdır.
Yeni Babil sadece Yeni Babillilerin eseri, onların kültürünün ürünüdür. Bizim içinse sadece düşüncelere dalmamıza ve üzerinde oynamamıza imkan veren bir modeldir.