Peyzaj mimarlığının son 10 yıllık gündemine baktığımızda, tartışmaların ekseninde temel kaymalar olduğunu ve disiplinde yepyeni açılımların tartışma zeminlerinin oluşmaya başladığını görüyoruz. Bu yeni açılımların ve tartışma odaklarının merkezine oturan en kritik konulardan biri de iklim değişimi.
Peyzaj mimarlığı iklim değişikliği ile mücadele konusunda diğer tasarım disiplinlerine oranla çok daha önemli bir noktada duruyor. Bunun bir sebebi de diğer tasarım disiplinlerinde olmayan bir kabiliyetinin olması; havada serbest halde dolaşan sera gazlarının en önemlilerinden olan karbonu absorbe etme yeteneği. Peyzaj tasarımının enstrümanları; bitkileri, yaşayan nesneleri, toprağı ve suyu ile karbon yutakları tartışmasında bir adım öne geçerek diğer tasarım disiplinlerinden iklim değişikliğine uyum, onarım, mücadelede öne çıkıyor ve daha fazla sorumluluk almak durumunda kalıyor.
Karbon gömme / karbon yutakları tartışmalarının merkezinde duran diğer bir konu, tarımsal toprakların iklim değişikliğine uyum konusunda nasıl bir performans göstereceği. Tarım hem iklim değişikliğinin en büyük sebeplerinden biri (Tarım ve arazi kullanımı tüm insan kaynaklı sera gazı emisyonlarının% 25’inden sorumludur. Ormansızlaşma gibi arazi örtüsü değişikliği yoluyla ,% 12-17 daha eklenir.), hem de sera gazı salınımını azaltmada kilit bir rol oynama potansiyeline sahip bir bilimsel alan. Buradaki soru tarım topraklarının karbon yutağı olabilme potansiyeli nasıl mümkün olur ve bu süreç en adil biçimde nasıl yönetilebilir? Ve diğer soru aynı zamanda bu yazının da ana konusu peyzaj tasarımı ve onarıcı tarımsal pratikler arasındaki ilişki, iklim değişikliği ile mücadele konusunda nasıl ortak bir çalışma zemininde buluşabilir? Peyzaj tasarımı tarımsal toprakların karbon absorbe etme potansiyelini arttırmada nasıl bir rol alabilir, peyzaj mimarlığı tarımsal pratiklere bu konuda nasıl destek olabilir?
Peyzaj tasarımı ve tarımsal pratikler arasındaki ilişkinin tarihsel sürecine baktığımızda aynı köklerden gelen fakat farklı meseleleri dert edinen iki ayrı disiplin olduğunu görüyoruz. Aslında peyzaj mimarlığı da tarım da doğayı farklı amaçlarla da olsa kültive etmek, ihtiyaçlar doğrultusunda değiştirmek modifiye etmek gibi güdülerle harekete geçer. Peyzaj mimarlığı bitkisel materyali, teknolojisi, değerleri, düşünme yöntemi ile temellerini tarımdan alır demek yanlış olmaz. Tarımsal alanların tasarlanabilir bir olgu olarak peyzaj tasarımı içinde ele alınması aslında oldukça eski bir tarihe sahiptir. Rönesans bahçelerinin erken örneklerinde yer alan ekili parseller ve meyva-narenciye bahçeleri en erken örneklerden sayılabilir. Diğer yandan erken 19.yüzyılda karşımıza çıkan Ferne ornée akımı da peyzaj tasarımı ve tarım biliminin tek bir disiplin olarak ele alınmasına örnektir. Bu akımın temelinde tarımsal arazileri form ve estetik kaygısı ile organize etme eğilimi öne çıkmaktadır.
Plan for a ferme ornée from Landscape Gardening by Andrew Jackson Downing(1)
Diğer yandan Frederick Law Olmsted gibi peyzaj mimarlığı denince akla ilk gelen tasarımcılardan birinin de temelinin tarıma ve çiftçiliğe dayanması şaşırtıcı bir detay olarak karşımıza çıkar. Belki de doğadan ve kırsal peyzajdan esinlenerek metropollerin içinde yarattığı kırsal pitoresk manzaralar tarımsal geçmişinden biriktirdiği imaj hafızasından kaynaklanmaktaydı.
Endüstri devrimi ve hızlı kentleşme sonrası ise tarım ve peyzaj-kent tasarımı ilişkisi çok daha farklı bir zemine oturmuştu. 1960’lara değin süren dönemde ütopik kent modellerinde tarımı hep kentsel sorunların çözümünde bir araç olarak kullanıldığını gözlemlemekteyiz. Ebenezer Howard’ın Garden City’si, Frank Lloyd Wright’ın Broadacre City’si, Kurokawa’nın 1960’larda tasarladığı Agricultural City projesi gibi örneklere baktığımızda bu dönemde dert edinilen meselenin tarımın hem kent çeperlerinde hem de kent peyzajına entegrasyonu ve kentsel büyümenin getirdiği negatiflikleri önlemede üstleneceği rolü tartışan çalışmalar olduğunu görürüz.
Broadacre city Agricultural City
Eşzamanlı olarak yine 1900’lü yılların ilk çeyreğinde Alman Peyzaj Mimarı Leberecht Migge ve Green Manifesto isimli yayını yine peyzaj tasarımı ve tarımsal arazilerin birlikte ele alınışına çarpıcı örnekler üretmiş, kentsel tarım fikrine öncülük ederken bir yandan da politik ve sosyal problemlere göndermeler yapmıştır. Tarım, Peyzaj, Ekonomi, Politika gibi dokunduğu eksenleri genişletmesi adına Migge’nin çalışmaları tarımsal peyzaj kavramının gelişiminde çok önemli bir yer tutar.
Migge nin Tarımsal peyzaj önerileri
80’ler sonrası ve günümüzde ise tarım+peyzaj, kent+kır, merkez+çeper gibi tüm ikili kavramlar sürece , güncel meselelere çözüm aramaya çalışan üretken(productive), dayanıklı(resilient) ve uyumlu (adaptive) tasarımlar yaratmanın endişesi ile yaklaşıyor.
Burada verilebilecek güncel bir örnek olarak İsrailli peyzaj mimarı Shlomo Aronson’un 2005 yılında ASLA özel ödülü kazandığı projesi İsrail Havalimanı projesi. Aronson’un projesinde İsrail’e özellikle dışarıdan gelen yabancılar için ülkenin tarımsal geçmişini ve karakteristiğini sembolize etmek, bunu yaparken bir yandan da sulama ve bakım ihtiyaçları fazla olan süs bitkilerini kullanmak yerine dayanıklı ve üretken peyzajlar yaratma içgüdüsü ortaya çıkıyor. Projeye ana karakteristiğini üzüm bağları, zeytinlikler ve narenciye bahçeleri veriyor.
Ben Gurion International Airport, Lod, Israel, Shlomo Aronson Architects
1980’lerde başlayan ve günümüze uzanan ekoloji tartışmaları ve sonrasında iklim değişikliği / karbon salınımı / su kıtlığı gibi gündemleri ile peyzaj ve tarım arasındaki etkileşim bambaşka bir boyuta doğru evrilmiştir. Başta sorduğumuz soruya dönecek peyzaj mimarlığı iklim değişikliği ile mücadelede tarıma nasıl yardım eder? Tarımsal pratiklere tasarım kavramı ile nasıl entegre olur?
Tarım ve ekoloji bilimi ile ilgili çalışan uzmanların elinde doğa bilimlerine, mühendisliğe, teknolojiye ilişkin tüm verileri bulundurabilirler fakat arazi formu tasarlama, meseleyi bütüncül ele alma, fazlara ayırma, süreç planlama, tüm bilgileri süperpoze edip macro ölçeklerden mikro ölçeklere aşama aşama ulaşma konusunda peyzaj mimarlığından destek almak durumundalar gibi görünüyor.
Peyzaj mimarlığı disiplininin sahip olduğu yetenekler tarımla mükemmel bir uyum içerisinde çalışabilir çünkü peyzaj mimarları hem insan ölçeği hem de büyük ölçeklerde çalışmaya yatkındır. Drenaj ve tesviye meselelerine, arazinin kültürel bileşenlerine hakimdir. Araziyi daha iyi bir kullanım için manipüle etmek, biyolojik çeşitliliğini artırmak ve su kullanımını yönetmek zaten disiplinin yükümlülükleri arasındadır. Kompleks sistemleri anlamak ve yönetmek, farklı bileşenleri sentezlemek doğaya hem yakından bakmak hem de üst ölçeklerde algılama kabiliyetine sahip olmak, tüm bu yetenekler aracılığı ile tarımın iklimle mücadele ve uyum sürecinde peyzaj mimarlığından destek alması mümkün olabilir.
Peyzaj mimarlığı ve tarımsal pratiklerin ortak çalışabilmeleri için iklim değişikliği adına ortak onarımlarını yönetecek anahtar kelimeler neler olabilir? Öncelikle karbonun en büyük yutaklarından biri olan toprak her iki disiplinin de merkezinde yer alır. Toprak canlıdır ve aç bir karbon yutağıdır. Topraktaki karbon oranı bir anlamda da toprağın verimini gösterir.
Carbon farming diagram(5)
Diğer yandan biyolojik çeşitlilik bu ilişkiyi yönetmede yine çok önemli bir yer tutar. Monokültürler üretmek ve tarımsal topraklarda sadeleşme hem doğayı hem toprağı verimsizleştirir. Karmaşık ve çok çeşitli, birbiriyle uyum içerisinde, birbirini besleyerek ve güçlendirerek üretilen ekolojik sistemler tasarlamak, arazinin iklim değişikliği ile uyum ve karbon tutma kapasitesi adına verimliliği son derece yükseltir. Biyolojik çeşitlilik yine hem peyzajın araçları olan bitkilerle, hem tarımın bir parçası olan tarımsal ürünlerle ve mikroorganizmaların artışı ile sağlanabilir. Son olarak su yönetimi, her iki disiplinin de çözümsel üretim yapması adına vazgeçilmez olan bir gündemdir. Peki bu bahsettiğimiz ortaklıkları pratikte nasıl gerçekleştirebiliriz? Bunu anlamak adına peyzaj tasarımı ile iyi entegre olarak daha iyi sonuç verecek onarıcı ve yeni yeni denenen birtakım tarımsal pratiklere göz atmak konuyu somutlaştırmak adına faydalı olabilir.
COVER CROPS / NO-TILL / PERENNIAL CROPPING
Bu pratiklerin temel prensibi aslında toprak yüzeyini sürekli olarak örtülü tutmakla ve toprağı sürmemek ile ilişkili. Toprak yüzeyi çıplak kalmamalı, peki neden? Toprağın verimini, stabilizasyonunu arttırmak için belli bir ısıda tutmak gerekir çünkü toprak canlıdır ve içinde yüzlerce mikroorganizmayı barındırır. Tüm bu mikroorganizmaların hepsinin yaşayabileceği bir toprak katmanı ve gerekli bir toprak ısısı vardır. Dolayısı ile toprağı sürmek ve bir önceki ekim döneminin ardından kalan artıklardan kurtulmak için toprağı altüst etmek yapısının bozulmasına sebep olur. Stabilizasyonu bozulan toprağın ise suyu muhafaza etme kabiliyeti kısıtlıdır.Çıplak kalan toprak bir sert zemin gibi yüzey sularını kaybeder diğer yandan toprak içindeki su buharlaşarak havaya karışır.
Roller crimper ile ürün artıklarının arazi yüzeyine örtülmesi (6)
Toprak yüzeyini örtülü tutmak ve toprağı altüst etmemek için, teknolojisi yeni gelişen sürümsüz tarım aletleri ve tarımsal üretim süreçleri içerisine dahil edilebilir. Bunlardan bazıları dikey ekim(verticutting) aletleri ve roller-crimper denen istenmeyen tarımsal artığın toprak yüzeyine yapıştırılarak çürüme vasıtasıyla hem karbon gömmesi hem de yüzeyini örtülü tutmasını sağlayan tarımsal makinalar. Diğer bir seçenek perennial cropping yani çok yıllık bitkilerin tarımsal üretime dahil edilmesi. Tarımsal ürünler bildiğimiz üzere çoğunlukla tek yıllık bitkilerdir. Arpa , buğday, ayçiçeği, çavdar gibi tarımsal ürünlerin çok yıllık olarak yetiştirilebildiklerini düşünmek hem tarımsal gelişme adına hem de bu tarımsal ürünlerin büyük ölçekli arazilerde kitlesel kullanımının getirdiği estetik avantajlar adına peyzaj mimarlığı için de ilgi çekici bir gelişme. Bu konu ile ilgili bilimsel araştırmalar farklı laboratuvarlarda sürdürülmekte, çavdar ve arpanın birkaç türü için çok yıllık üretimler başlamış durumda.
KERNZA _ Çok yıllık buğdaygiller familyasından bir ot / Bira yapımında kullanılır. (The LAND institude)
AGROFORESTY
Diğer bir yöntem agroforestry(tarımsal ormancılık) ise aslında temelini, çeşitliliği tasarlama prensibi üzerinden alıyor. Burada bahsettiğimiz çeşitlilik sadece ekolojik değil aynı zamanda da ekonomik çeşitlilik ve kırsal kalkınma bağlamında oldukça çözümsel olabilecek bir yöntem.
Çeşitlilik hem tarımda, hem peyzaj tasarımında arazi kalitesini artırmada hayati bir yer tutan mesele. Temel prensip sorunların çözümü için sisteme yeni bir girdi eklemektir. Bunu yapabildiğimizde kimyasal gübrelere, ilaçlamalara olan ihtiyacımız da azalacaktır. Agroforestry, uygulama ve kullanılan girdiler bakımından temelde silvopasture (ağaç ve hayvan sürülerinin biraradalığı), alley cropping (ağaçlar ile birlikte tarımsal ürünlerin yetiştirilmesi), multistorey cropping (gölgesi yoğun bir orman kanopisi altında özel ürünler yetiştirmek), Riparian forest buffer (akarsu çevresine kurulmuş ağaç ve çalılıklardan oluşan tampon yeşil alanlar) ve wind-breaks(Lineer tarzda inşa edilmiş tek veya çok sayıda ağaç ve çalı dizisi) olmak üzere beş başlıkta ele alınır. Tüm yönlemler aslında çeşitlilik ve birlikte yaşam üzerine senaryolar üretmek, tek bir araziden daha fazla verim elde etmek, suyu / tarımsal ürünleri / toprağı korumak ve filtrelemek gibi amaçlardan beslenirler…
Riperian forest buffer(8)
CROP ROTATION
Bu yöntemi basitçe aynı alanda bir dizi farklı veya farklı ürün yetiştirme pratiği olarak tanımlamak mümkün. Aynı mahsulün yıllarca aynı yerde yetiştirilmesi (monocropping) orantısız olarak topraktaki belirli besinleri tüketir. Döngüsel üretim ile bir tür besin maddesinin toprağını süzdüren bir ürün bir sonraki yetiştirme mevsiminde, bu besinleri toprağa veren veya farklı bir besin oranı çeken farklı bir ürün tarafından izlenir.
Crop rotation(9)
Döngüsel ürün çeşitliliği, toprakta bulunan mikrobiyolojik canlıların topraktaki bitki kalıntılarını daha çabuk parçalanmasına ve toprak agregası içinde hapsedilmesini sağlayarak toprağın karbon tutma kapasitesinin artırılmasına yardımcı olur. Hem tarımsal üretimde hem de kırsal peyzaj tasarımında toprağı tek tip bir ürünle yormak değil daha önce de bahsedildiği gibi sisteme olabildiğince çok girdi sağlayarak daha karmaşık sistemler üretmek- daha çok karbon tutmak – yani iklim değişikliğine katkı sağlamak mümkün olabilir.
KEYLINE DESIGN (DÖNÜM HATTI TASARIMI)
Keyline tasarımı, bir arazinin su kaynaklarının faydalı kullanımını maksimize eden bir peyzaj tekniğidir. Vadilerin daha sulak sırtların ise daha kuru kalmasının önüne geçmeye çalışan, suyun arazide homojen dağılımını hedefleyen tarımsal bir yöntemdir. Keyline Tasarım yöntemi 1940’larda Avustralya’dan çıkmıştır ve ‘kalıcı bir tarım’ yaratmaya yönelik bütüncül sistem yaklaşımlarını içeren ilk çiftlik planlama konseptlerinden biridir. Temel prensip eğimli arazilerde suyun vadilerde toplanıp akmasını önlemek adına eğimin konkavdan konvekse dönüştüğü noktaları eğimi azaltarak birleştirip key point(dönüm noktası) denilen alanlarda su birikim alanları oluşturma prensibine dayanır.
Yobarnie at North Richmond, 1960s. 17 yıl Keyline sulama planı uygulandıktan sonraki durumu(10)
Peyzaj tasarımı adına da düşündüğümüzde bildiğimiz yöntemler olan suyu tutmak için araziyi setleme vb. yaklaşımlara ek olarak yağmur suyu ve sulama sularının fazlasını arazinin içinde efektif olarak yayma ve kullanma adına, pratiğe kolay adapte olabilecek bir sistem gibi görünmektedir.
Keyline design / Dönüm hattı tasarımı(11)
HOLISTIC MANAGEMENT/ROTATIONAL GRAZING (BÜTÜNCÜL YÖNETİM / DÖNGÜSEL OTLATMA)
Bütüncül yönetim, Zimbabweli doğa bilimcisi ve yabanıl yaşam uzmanı Allan Savory’nin, ülkesi ve Afrika’nın geri kalanı başta olmak üzere dünyanın en önemli sorunu olarak gördüğü çölleşmeyle mücadele için uzun yıllar süren çalışmalarının sonunda ortaya çıktı. Yüzyıllar boyunca insanlık besi hayvanlarını çölleşmenin temel sebeplerinden biri olarak görüyordu. Fakat Savory’nin araştırması bunun asıl sebebinin, sürülerin yanlış yönetilmesini olduğunu kanıtladı.
Bütüncül yönetim hayvan sürülerinin doğadaki vahşi otlama sürecini taklit ederek oluşturduğu bir döngüsel otlatma uygulamasıydı. Hayvanlar tamamen çölleşmiş bir toprakta bile doğru yönetilerek otlatıldığında toprağa karbon gömebilir, verimliliğini attırabilir ve tekrar verimli bir ot örtüsüyle kapanmasını sağlayabilir.
Döngüsel otlatma prensibi(12)
Allan Savory’nin Afrika ve Kuzey Amerika’da yaptığı çalışmalar bunu ispatlıyordu. Burada da temel prensip aslında ekosistemin içine hayvan sürülerini de dahil etmek, mera ıslahı için ekim-ilaçlama- suni gübreleme gibi yöntemleri kullanmak yerine bunu doğru planlanmış şekilde hayvan sürülerini sisteme entegre ederek yapmaktır. Böylelikle hem hazır yemle beslenmeye mecbur sürüleri azaltmak, çiftçilere ekonomik anlamda yem masrafını azaltarak destek olmak, meraları ıslah etmek ve mera yüzey örtüsünü kalınlaştırmak, doğal gübreleme ile verimliliği arttırmak, bir yandan daha fazla su tutmayı sağlamak gibi pratik sonuçlar getirmektedir. Kırsal peyzaj tasarımına mera ıslahı ve yönetimi konularını dahil ederken meralar,otlaklar iklim değişikliği ile mücadele kapasitelerini nasıl geliştirebilir sorusuna bir örnek de döngüsel otlatma modeli olabilir.
Tarımsal üretim ve peyzaj tasarımı ara kesitinde yer aldığı söylenebilecek, toprağın karbon tutma kapasitesini arttıran arazi işleme yöntemlerine baktıktan sonra akla gelen soru, tüm bu dönüşümün kimin tarafından sağlanabileceğidir. Bu yükümlülüğü ekonomik anlamda üretim yapmakta zorlanan çiftçilerin sorumluluğuna bırakmak ne kadar çözümsel olabilir? Meselenin iklim değişikliği adı altında politik bir araç olmaya yatkınlığı da göz ardı edilemez. İklim değişikliği ile mücadelede tarımsal / kırsal arazilerin planlamasında peyzaj tasarımı ve tarım biliminin birlikte çalışması da yeterli olmayacak gibi görünüyor ve konu son derece bütüncül ve interdisipliner ele alınması gereken bir konu olarak öne çıkmakta. Çözüm ise yönetim, mesleki disiplinler, araştırmacılar, çiftçi, köylü ve kullanıcı gibi birçok paydaşın müdahil olması ile bütüncül ele alınması ve sorumluluğun eşit paylaşım ile yönetilmesi ve doğru fazlama yapılarak hayata geçirilmesi ile mümkün olabilir gibi görünüyor.
Fotoğraf kaynaklar
- http://www.gardenhistorymatters.com/2012/03/f-is-for-ferme-ornee.html
- 2a: https://paleofuture.gizmodo.com/broadacre-city-frank-lloyd-wrights-unbuilt-suburban-ut-1509433082
2b: http://socks-studio.com/2015/02/24/agricultural-city-by-kisho-kurokawa-1960/
3b: https://www.jstor.org/stable/43324396?seq=1#page_scan_tab_contents
4. https://www.asla.org/awards/2005/05winners/068.html
5. https://www.cecsb.org/rethink-food/carbon-farming/
6. https://croproller.com/crop-roller-benefits/
8. http://paenvironmentdaily.blogspot.com/2016/07/dcnr-dep-offering-500k-in-grants-to.html
9. http://aridagriculture.com/2018/03/01/crop-rotation-agriculture/
10. https://www.axonjournal.com.au/issue-8-1/yeomans-project
11. http://tcpermaculture.com/site/2015/05/04/an-introduction-to-keyline/
12. http://shadehaven.net/rotational-grazing-done-right-is-a-brilliant-farming-system/